Bu blogda ara

10 Ağustos 2017 Perşembe

“Medet ya Devlet!” evrimciliği ve politik-dominant ideo-evrim akbabacılığı



Kitabî veya geleneksel yaradılışçıların kronik hastalıklı tutumlarını artık kanıksadım. Bir başkasına zarar vermeden kendi hâlinde yaşamaya devam etmesi salık verilen terminal dönem hasta ruhuna sahip gibi duruyorlar. Haydi "Evrimsel Yaradılış" gerçekçilerini de bunlarla aynı kefeye koymadan, yine de aynı tasnife tâbi tutalım. “Yaradılış” nosyonlu düşünceler etrafında dönenlerin önemli bir kısmının bilimsel literatürle arası pek bir iyi değil; iyi olanlar da (teolojik/teistik evrimciler gibi) nispeten daha mâkul bir pozisyona bürünüyorlar. Bunlar, çoğu noktada kendi dairelerinde kısmî tutarlı (ama hatalı) bir bakış açısı sergilemekteler. Fakat bilimsel literatür dostu olduğunu iddia eden bilhassa evrim savunucusu kanatta inşâ edilen çürük tahtalar beni rahatsız ediyor. Bunun hakkında çok fazla belirgin örnek olmakla beraber burada bugün sadece kısaca şu sıralar gündemi pek bir meşgûl eden "Medet ya Devlet!" evrimciliğinden ve kısmî politik baskın ideo-arka planından bahsedelim.

Evrimsel kuramın devletin hazırladığı eksik, öğrenme bilimlerinden uzak, zırva müfredatlar altında efektif olarak tartışılıp kavranabileceğini teoriye ve literatüre gelen saldırılar öncesinde de savunabilen var mıydı gerçekten? Hâlihazırda birikimi tarayıp, araştırıp evrim öğrenmek isteyen seçkin okurların olasılıkla son başvuracağı yöntemdir klâsik devletçi müfredattan evrim takip etmek. Evrime gelen saldırılara karşı alınan evrimci tavrın ekserîsinin somut ve olgusal bir postür eksikliği göze çarpıyor. 3D omurga yok; 2D şekil var. Model/numûne değil, temeli oynak figür yaratımı söz konusu. Bireysel-elit okur, kapitalist ekonomi ve liberal görüşler ekseninde gitgide kaliteli ve nitelikli bir hâl almış üst düzey üretimden faydalanmak sûretiyle ne devletin ortalama insan için hazırladığı müfredata gereksinim duyar ne de onun yerine kendine rıza dışı zorlama müfredatvârî destinasyon çizenlere. Kriz dönemi utilitaryenizmine, akbabacılığa, âvâm popülizmine, scientisme (bilimciliğe) veya popüler formalist evolüsyonist rollerine başvurmadan da mükemmel bir literatür takipçisi olabilirsiniz. Ama olamıyorsunuz, çünkü muhtemelen akbabalardan-leşçilerden önünüzü göremiyorsunuz. Leşçinin önünüze attığı kıç kemiğine şükür deyip tepenin üstünde götürülen etin farkına varamıyor da olabilirsiniz, orasını bilemem. Nihâyetinde “nitelikli evrim okuru” değil, ideo-evrimciler üretiyorsunuz; bunları ur gibi çoğaltıyorsunuz. Tâze yetme "evrimcilerinizin" çoğunun trajikomik vaziyette Douglas Futuyma'dan, Scott Freeman'ın biyolojik bilimlerinden, analizinden, Nesse'den, Diogo'dan, Kaas, Tinbergen'den... haberi yoktur örneğin. Ama sorsan Evrim Vardır! demek sûretiyle ya popüler masallar anlatıyor ya da kendince bir ideo-mücâdeleye girmekten geri kalmıyor. Bu oluşuma, tam mânâsıyla, ideo-evrimci terminolojisini önermekteyim. Bir ideo-evrimci, bilimci-dominant veya politik-dominant bir hâlde olabilir. Eşit de olabilir. Ama ikisinden de bağımsız olabileceğine çok sık rastlamayız zannediyorum. Hem bilimcilikten hem politik akbabacılıktan beslenen tipik bir ideo-evrimcinin zihinsel şeması, ikisinin ayrımına çok detaylı girmeden, genel hatlarıyla aşağı yukarı şöyle inşâ oluyor:

·         Kuramın akademisine katiyen hâkim değil. Jurnal tanımıyor. Paper takibi yok. Textbook eline almamış. Selektif mekanizmalara örnek ver diyorsun, aldığın yanıt “Seleksiyonlar evrimin temelidir, onlarca kaynak var” oluyor. Seleksiyonlar üzerine bu kez sen, hipotetik ya da spekülatif bir noktaya parmak basarak örnek veriyor, özel bir meselede bulguların yetersizliğinden bahsediyorsun, lâyık görülen sıfatların “Adnancı”, “evrim düşmanı İslâmcı” oluyor. Teorik bilgi noksan yani. Ayranı yok içmeye… durumu.
·         Gerçek bir vaka örneği: ideo-evrimcimiz modern insanların orijinine ve fosillerin varlığı/geçerliliğine dair skeptik tavırdaki bir insanla tartışmaya giriyor, “3,5 milyar yıllık insan fosilleri var bilmiyor musun!” diyor (akademiyle ve literatürle arası limonî, bilgi yanlışı yaptığının farkında olmayan, kötü ihtimalle bunu da önemsemeyen; ancak fosillerin insan evrimine dair önemli bulgular içerdiğinin farkında olan tipik bir tatlı su evrimcisi niteliği). “3,5 milyar yıllık insan fosilinin” ismini söyle diyorsun, “Gir internetten araştır, hiç okumuyorsunuz” diyor. “3,5 milyar yıllık insan fosili yok, o fosiller olsa olsa ilkin hücresel yapılara aittir” diyorsun, “İnsan fosillerini ret mi ediyorsun, sana göre insanlık 6000 yıllık tabi” diyor.
·         Evrimsel biyolojinin, tıbbın, sinirbilimin temel prensiplerini referansından okumuyor; sağda solda gördüğü popüler politik/felsefî dergilerden, sitelerden (bunlar da akbabalara dâhil olabilir) evrimi öğreniyor. Evrimsel kuramda ortaya atılan varsayımları, spekülatif noktaları, yetersizlikleri ve moleküler düzeyde kanıt getirilmiş bulguları ayırt edemiyor. Yazının başlığında “evrim” gördüğü anda ne referansa bakıyor ne içeriği tümüyle kritik ediyor ne de edindiği bilgiler hakkında “düşünüyor”. “Evrime” kutsal kitaba, geleneğe, töreye, kalıplaşıp oturmuş davranışlara, tutumlara sarılır gibi sarılıyor. Evrim, ideo-evrimcinin bünyesinde gitgide stabil bir hâl alıyor.
·         Son zamanlarda sayısı karınca gibi artan ucuz popüler bilim/evrim sitelerinde gördüğü her masalı evrimsel literatürün güvenilir, önemli bir parçası; her çalışmayı “aliyyül âlâ” zannediyor. Popüler bilim sitelerinin click-bait başlıklarının alacalığına tav olup içerikteki keşmekeşe göz yumuyor.
·         Evrimsel kuramın ismi, kendisi için evrimi savunmak için yeterli bilgi sağlıyor. “Evrim doğru, çünkü evrim var. Evrim var, çünkü evrim doğru.” Eğer bir kaynak evrime pozitif bir tavır alıyorsa o kaynağın içeriği baştan aşağı doğru, evrime şüpheci yaklaşırsa yanlıştır.
·         Evrimsel kuramın yalnızca popüler ve halka hitap edecek noktalarıyla ve kendi siyasî çehresine uygun olarak –o da yapabilirse- ilgileniyor. Sürekli meseleyi algılayışı bakımından ve metodolojik açıdan hatalı şu ve benzer soruları soruyor:
- “Penisimizin şekli neden öyle? İçinde kemik olsa evrimsel olarak daha avantajlı olmaz mıydı? Mastürbasyonun kökeni nereye gidiyor? Boşa sperm atılıyorsa evrime göre yok olması gerekmez miydi?
- “Popomuzun geniş olması evrimsel olarak avantajlı mıdır?”
- “Maymunlar da seksten bizim gibi mi zevk alıyor? Seks yapmak nasıl evrimleşmiş?”
- “Aşk evrimsel olarak nasıl açıklanır?
·         Güncel vaka örneği: Nuray Mert evrime karşı bir taraf aldıysa sadece bu nedenle bile işten çıkarılması bir zevk kaynağı olup kellesinin vurulması mubahtır diyebiliyor. Eğer ortada evrime dair yanlış bir ifade varsa, kişiler ve kurumlar arasındaki önceden iyice belirlenmiş akitlere, rızaya dayalı ilişkilere hiçbir önem bahşetmeyip gerektiğinde rıza ve akit dışı şiddet ve hak gaspı girişimlerini meşru görebiliyor. Pek bir demokratik, pek bir insancıl olan “toplumcu", "duyarlı" ideo-evrimcimiz, evrim kuramına gelecek herhangi bir eleştiriye tahammül edemiyor. Free-speech kavramını işine geldiği düzlemde, işine geldiği ölçüde kullanıyor. Kendi zihninde, daha çok kendi “ifadelerini” kapsayan bir ifade özgürlüğü konsepti çiziyor.
·         Bilimsel açıdan geçerli olduğu saptanan; ancak kendi zihinsel süreçlerine ve politik geleneğine uygun olmayan görüşleri (ırkların varlığı, ırk konseptinin kullanışlılığı, cinsiyetlerin eşitsizliği, cinsiyet rolleri, doğuştan gelen üstünlükler/eksiklikler…) mantıksal hata sergilemek suretiyle bilişsel huzursuzluk yaşayarak reddetme yoluna giriyor.


Sıkça kullanılan bir evolüsyonist itemi
Sıkça kullanılan bir evolüsyonist itemi olarak filogenetik akraba canlı


Karşılaştığım zibilyon adet nörotik vaka içerisinde bir insanı ideo-evrimciliğe yönelten koşullar nelerdir diye kendime önceleri çok sordum. Sanıyorum ki bu konu, kendini son dönemde müfredat değişikliği bahanesiyle yapılan evrim karşıtlığı ve savunusunda da ciddi bir biçimde belli etti. Bu olgudaki temel sorunun bir pure-bilim kaygısı; düşünüşün metodolojisinin de bir bilim insanı perspektifi içermediğini oldukça güçlü bir biçimde savunmaktayım. Anadolu topraklarının evrim savunusu, bir bilim savunusunun çok ötesindedir. Binâenaleyh Türkiye’de evrim savunusu hepten akademik değildir. Çoğu politik-baskın ideo-evrimci insan için –dibine kadar toplumculuğa ve köylü-cühelâ romantizmine gömülmüş- ideo-mücâdeleyi ifade eder; tam da bu nedenle akademiden uzak, bilim bilmeyen, literatürü takipsiz, jurnal okumayan, non-elit bir ideo-evrim kitlesi doğmuştur. Örneğin, lise müfredatı kapsamında evrimsel içeriklere dair yapılan değişikliğin esasında alelâde bir lise öğrencisi için önce-sonra mukâyesesi nazarında köklü-nitelikli bir değişiklik yapmadığının ayırdına varamaz; çünkü hâlihazırda böylesine bir fark yaratacak öğretim daha önce neredeyse hiç vukû bulmamıştır. "Akademide evrime saldırılıyor!" diye bağırır; lâkin Anadolu akademisinde evrimin şu ana dek zaten esamesi okunmamıştır. Seçkin bir lise okuru içinse zarardan çok fayda dâhi getirebileceğinin hiç analitiğini yapamaz. Son dönemde lisede evrimsel kuramın içerim ve konseptinin bahsinin zâhirî-nisbî azalması; elit ve bireyci okurda negatif feed-back etkisi yaratmıştır. Çünkü devlet müfredatı seçkinciyi yontar; “usule” uygun hâle getirir. Bu inhibe-bası, evrim kuramı anlatımının okullarda zayıflaması neticesinde seçkincilerde bir “inhibisyondan kurtulma etkisi” hâline dönmüştür. Toplumcu, âvâm, popülist ve ekserîyetle köycü Anadolu ideolojisinin zaaflarından biridir bu. İdeo-evrimcilik nörozu, “toplum” bazında ortaya serdiği disfonksiyonel, atavistik, gerici şekilciliğini burada da gösterir. Bireyci, seçkin, özgürlükçü, otonom okur, hâlihazırda lise zamanlarından kendini devletten bağımsız biçimde pek çok yönden entelektüel çerçevede yetiştirmekte iken; bayağılaşmış, kendini halk romantizminden kurtaramamış ve buna mukâbil devletle arasını iyi tutmaya hapsolmuş, devletle alacaklı verecekli hesabına giren minik zihinli veyahût frontal lobotomik kitleler perspektifinde hasıl olan ideo-evrimciliğin küçük hesapları yine gün yüzüne çıkmıştır. Bu insanlar dağlar devrilse devletten ilişiğini olumlu-olumsuz kesemez; çünkü sahip oldukları ideoloji bunu ona bağlı kılar. Oysaki elit okur çemberinde atı alan Üsküdar’a doğru çoktan yol almıştır. Buranın sonuç kısmında geleceğimiz nihâî nokta, ideo-evrimciliğin, başta da belirttiğim formuyla esasında toplum bazında bir akbabacılığın bir yan ürünü ve varlık sebebîyeti olmasıdır. Ekserîyetle Anadolu’nun sıradan insanıyla aynı popülist görüşleri paylaşan; ancak kaynaklara ulaşım, akademiye yer edinme gibi noktalardan birkaç tık üstte yer alan akbabaların ve devletin çarpık politikalarının kokuşmuş prodüksiyonlarından arta kalan parçalar üzerine üşüşen leşçilerin ortak bir amaç üzerine toplanmasını izlemekteyiz. Burada devlet leşçiyi, akbabayı önden kokuşmuş etle (politikasıyla) besleyen yapı iken ideo-evrimciler ise leşçinin-akbabanın arkasını toplayan benzer nütrisyonel familyadan minik leşçiklerdir. Anlayacağınız üzere özelliklerinin sadece birkaçını verdiğim ideo-evrimcilik sayrılığı, bir akbabacılığın ürünü/sebebîyeti ve akbabacılık da politik süreçlerin aksaklıklarından doğan bir utilitaryen, âvâmcı, popülist pozisyondur. Bunlar ne bilimdir ne akademidendir ne de entelektüel olgunluk ihtivâ eder. Bu ideo-evrimciliğe bahsettiğim gibi çoğu kez doğrudan devlet-temelli bir problem olmaksızın scientism de katılır; ancak bu etki, şimdilik bu yazının odağı dışındadır.

Evrim kuramına karşı çıkışlara getirilen karşı çıkışların ekserîsi, nihâyette, devlet yapılanması ve etkisi altındaki politik ilişkili görüşlere mensup akbabalardan orijin alan prosesleri ve -parsiyel olarak scientismi (bilimci baskınlarda)- barındırır. Politikçilerde “Medet ya devlet!”, bir bakıma “Medet ya sıradan ve ben idraki olmayan, benim verdiğimden başkasını okuyamayacak kapasitedeki halk!”ı içinde taşır o nedenle. Devlet, her zamanki gibi bilimsel bir kuram adına yanlış yapar. Zaten yanlışlar üzerine binâ edilmiş “devlet” mefhûmunun bizâtihî doğasıdır bu: hata yapmak. Bu ortamda her daim, devletle alacaklı verecekli ve çoğu kez “kanlı bıçaklı” akbabalar, leşçiler türer. Bunlar devlet kurumuyla habire boğuşan, kavgasız gürültüsüz bir günleri geçmeyen romantik tarafgirlerdir. Devletin/hâkim ideolojinin verdiği açığı nasıl ki ekonomik/maddî sahada kullanan kitleler söz konusu ise evrimsel kuram gibi entelektüel ve bilimsel sayılacak bir alanda da benzeri geçerli olur. Alelâde toplum, akbabalar tarafından “devletin en temel hakları, bilimi hiçe saydığı, kendilerinin bunlara erişiminin devlet tarafından kısıtlandığı ve bunlara erişimlerinin bir daha çok zor olduğu” ya da bu yorumların çevresinde önce bir güzel doldurulur. Hâlihazırda aynı ya da benzer familyadan olan toplum, devlete karşı bu kertede “hislenmektedir”. Akbabalar bu noktada devletle ilişiğini kesmez. Akbaba ve leşçilerin second-tier girişimi de esasen buradan başlar: “Devlet sizi engelliyor; ancak istenen şey bizde var!” Bu seviyeden itibaren etraf alabildiğine popülizm, âvâmcılık, bu vaka spesifiğinde bilimcilik ve evolüsyonizme boğulur: #EvrimVardır!, #EvrimEngellemez!, #YaşasınEvrim… Nihâî proseste varılan nokta, ideo-evrimci üretme noktasıdır. İdeo-evrimcinin zihin-alım gücünün bu noktada –görünürde rıza dâhilinde; ancak arka planında yolu epeydir çizilen bir formatta- ırzına geçilir.

Müfredat dedik, liseden bahsetti isek; -dileyen ve onaylayıp kullanmak isteyenler için- birkaç bilgilendirme yapalım: Khan Academy videoları, internette lise düzeyinde evrim dâhil pek çok konuda yararlanılabilecek kaliteli seriler barındırmakta. Ayrıca, evrim kuramı ve literatürü kapsamında internet üzerinden ulaşılabilecek sayısız textbook, akademik jurnal bulunuyor. Özel bir jurnal takip etmiyorsanız bile makâle arama motorları, dilediğiniz konuda open-access sayısız makâle sunuyor. Okumayı çok istediğiniz; ancak open-access olmayan bir makâleyi Sci-Hub gibi kilitlerle kolaylıkla açabiliyorsunuz. Şu anda güvenilir bilimsel bilgiye erişim, bununla birlikte teyit imkânı, tarihin doruk noktasında sayılabilir. Elit-okur, alelâde okurdan farklı olarak nereden hangi bilgiye erişebileceğini, nasıl erişebileceğini ve onu nasıl kullanabileceğini çok iyi biliyor. Yabancı dilde sayısız kaynağa ulaşabilen okur, Türkçede de internetten kaynağa ulaşmak istediğinde Türkiye’nin en nitelikli online evrim makâlelerini barındıran Evrimsel Tıp gibi bilimsel/akademik platformlara veya basılı olarak önemli evrim textbookların çevirilerine yöneliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder